November 29, 2013

Huzurrrrr........



Garipçe



Alkol yok, dediler burada. Şalgam suyu acılı olsun, dedik biz de. Rakının kokusunu beynimle hissettim. Biraz yağmur, biraz deniz suyu ıslanırken üzerimde bir kaç polar şal - saçlarımda arılar ve çalışmayan bir ısıtıcı... Rüzgar da var - bol bol huzur da. Fotoğraf çekmek ne güzel masaya henüz kalamarlar gelmemişken. Midye de olsun, pul biber ve yağ içinde, dedik. Balıklar, şundan şundan. Salata, şöyle. Dedi ki, o film burada çekilmiş, çok kasvetliydi ama burası çok güzel... O evde.. Soğukta.. Film evet, izledim mi hayır. Adı yok aklımda, Ghobadi çekmişti. Hatırladım, Gergedanın Son Şiiri... Sigaramın kısalışına baktım, ucunda esen küllere.. Kısa bir filmdeyim sandım, öyle üşüdüm öyle üşüdüm ki polardan bir kütleydim.

Yine de yavaş, sakin ve hak ettiği gibi yedik balıkları. Şalgam suyu hep daha önce biter, öyle oldu yine. Salatanın son parçaları çatala gelmez; hesap ödenirken çay içilir... Huzurrrrr.....

Kararsızlık

Sarıgerme

Semptomlar, teşhis, tanı aşamalarından sonra tedaviye geçmeden hemen önce bir kararsızlık süresi vardır hani... Kart çeker gibi, kararsızlığın tepelerinde gezinilen.. Hafif sinirlilik halleri semptom, karnının acıkması teşhis.. Yemek yemen lazım, tedavi bu ancak.. Karar veremezsin; ne yesen ne zaman yesen nasıl... Hep aynı zincirin halkası gibi, aile arkadaş ilişki açlık iş güç hayellerin mutluluğun mutsuzluğun pişmanlığın savurganlığın hastalığın hepsi aynı işte tedaviye geçene kadar kararsızlıktasın. Bir de benim "durum" dediğim şey var, severim. Kolayıma gider. Zoru bu oysa ki. Durum mu? Durum, semptomda kalmak. Karnının ağrısında kalmak, mutsuzluğunda kalmak, hastalığında kalmak, açlığında kalmak, heveslerinde kalmak... Durum işte. Teşhise gerek yok, tedavi edilmesine ise hiç... İdeale kavuşma çabasına gerek yok. Durum, kabul etmek... Mutlu olmak... Uyum sağlamaya çalışmak... Öbür türlüsü ise mücadele etmek demek, ideal olarak belirlediğin için hep savaşmak ve zamanı kaçırmak.

Benim notum: Durum, tedavi edilecek olanı kendi kendine hallediyor zaten. Halletmiyorsa o senin durumun, başka türlüsü için hoplamana gerek yok.

Benim notum 2: Şöyle anlaşılmasın, mutsuzluklarımı kabullendim rahatım - bu değil söylediğim.. Mutluyum, bunu en küçük halde bile durumumda kalarak sağladım.

November 15, 2013

Kos'ta


Nikolas The Fisherman - Kos

 
En çok da bardaklara ısındı içim, sonra şaraba, sonra müziğe, mavi renge bir de. Rodos şarabı dedi, buz gibi de soğutmuş. Çam kokusu burnumdan genzime belli belirsiz kaydı. Sevdim. Ben her an Yunan adalarından birine üç beş eşya ile dönmemek üzere gidebilecekmişim gibi hazır hissederim kendimi. Bir terlik, iki bikini, ıvır zıvır ile ikisi de kırmızı olan sırt çantalarımdan hangisine sığabilirsem... Bir defter, bir sürü kalem, biraz daha kalem, biraz daha... Kos'tan kalkan teknelerle canım belki Kalymnos'a gitmek ister, sünger almak için. Kırmızı sırt çantalarımın büyük olanı benim olsun, küçük olanına sen koy mayonu, olmaz mı?

Yarın da sahildekinde yeriz. Belki kumlarda kedileri besleriz yine. Beni bilirsin, dog-lover'ım ben. Ama bu adanın kedilerinde siyah-beyaz filmlerin 'blur' huzuru var. Çöp arabasını kullanan adamda da vardı, Zia'da bana anasonlu likör satan kızda da, otobüsle okuldan dönen o çocuklarda da.. Biz de sanki yuvarlak değil ama yatay bir blur hat çektik üstümüze, gözlerimizi apaydınlık yaptık geri kalan her yerimizi bulut bulut...
 

Belki



Datça - Ovabükü

Dedim ki sıkışıp kaldım ben. Kendime. İçi hava dolu bir balondayım ama ölmüyorum da. Patlatmak dışında her yolu denedim - kolayını, zorunu, sinir bozucusunu. Depresyon, yok sayma, unutma, yalan söyleme (kendime en önce), günü yaşama, günü berbat etme, günü kaçırma, uyuşma, uyuma, orayı burayı gezme, saç kestirme, yeni yeni hobilere dalma... Balonun içinde.. Şişti, gerildi, pasparlak oldu balon. Kendi patlar belki dedim. Patlamadı. Sonra kaşıntılarım başladı, kızarıklıklarım, boyun ağrılarım, baş ağrılarım, diş sıkmalarım. Bir iğne buldum şimdi, elimde öylece duruyorum.
Related Posts with Thumbnails