En çok da bardaklara ısındı içim, sonra şaraba, sonra müziğe, mavi renge bir de. Rodos şarabı dedi, buz gibi de soğutmuş. Çam kokusu burnumdan genzime belli belirsiz kaydı. Sevdim. Ben her an Yunan adalarından birine üç beş eşya ile dönmemek üzere gidebilecekmişim gibi hazır hissederim kendimi. Bir terlik, iki bikini, ıvır zıvır ile ikisi de kırmızı olan sırt çantalarımdan hangisine sığabilirsem... Bir defter, bir sürü kalem, biraz daha kalem, biraz daha... Kos'tan kalkan teknelerle canım belki Kalymnos'a gitmek ister, sünger almak için. Kırmızı sırt çantalarımın büyük olanı benim olsun, küçük olanına sen koy mayonu, olmaz mı?
Yarın da sahildekinde yeriz. Belki kumlarda kedileri besleriz yine. Beni bilirsin, dog-lover'ım ben. Ama bu adanın kedilerinde siyah-beyaz filmlerin 'blur' huzuru var. Çöp arabasını kullanan adamda da vardı, Zia'da bana anasonlu likör satan kızda da, otobüsle okuldan dönen o çocuklarda da.. Biz de sanki yuvarlak değil ama yatay bir blur hat çektik üstümüze, gözlerimizi apaydınlık yaptık geri kalan her yerimizi bulut bulut...
No comments:
Post a Comment