Foça |
Deniz fasulyesi dedi - oysa ki ben deniz börülcesi istemiştim. O da geldi sonra - karar veremedim hangisi daha güzel; ikisi de dedim kendi kendime.. İkisi de çok güzel. Balık sonra gelsin, önce ne var ne yok bir bakalım. Dedikleri kadar mı sahiden Foça'nın balıkçıları... Evet dedikleri kadar... Kimdi ki diyen. Sevgilim.
Kavunları da güzel, peynirleri de... Rakısı da güzel, buzun tıngırtısı da... Ama en güzeli balığın uzaktan gelen kokusu. Bir denizden geliyor, canlı canlı, tuzlu tuzlu... Bir de ızgaradan; mezeler sonraya da kalabilir dedirtiyor. Tüm masalara göz gezdiriliyor. Hikayeleri yeniden yazılıyor, bu bunun sevgilisi kesin.. Şu da şunun gizli aşkı. Ya bu? Haaa o mu - o henüz söyleyemedi sevdiğini ama adam kızdan çok da büyük - belki parası içindir sadece kızın aşkı.. Parası için aşk.. Kirletti yazımı.. Olmaz öyle aşk, ona da pragmatist bir tanımlama yapalım, alan da memnun sanki satan da...
Balıklara yer kalma problemi nadiren çözülür ki o akşam unutmuşuz yer bırakmayı. Geldi ızgara karagözler, tekirler. Yersizlikten demedik "biz almayalım". Aldık. Ama itiş kakış, tepiştirerek... Yerken keyfini çıkardık. Sonrası kendine kızma halleri işte. Demek ki, balık için gerçekten yer ayırmak gerekiyormuş. Hatta belki mezelerin önüne geçmeli balık, sonra yavaştan mezeler sohbete eşlik etmeli. Foça'da bunu öğrendik. Deniz fasulyesini de öğrendik, yedik... Afiyetle..
No comments:
Post a Comment