July 31, 2010

Gidelim Artık Ne Dersin


Tom Munro

İhtiyacım olan şey sadece bir bavul eşya. Bu kadarla gitmek istiyorum, yanımda bir de sen. Sırt çantası değil ama istediğim. Hep öyle isterdim, bu sefer başka.. Bavul olsun, kapağı yukarı doğru açılanlardan. Belki üç elbise üç de ayakkabı alırım yanıma. Bolca kırmızı ruj ve tabii ki parfüm. Saçlarım için küçük bir toka. Bir de minicik şort olsun bavulumda. Senin t-shirtlerin gömleklerin ne güzel yakışır o şortun üstüne. Kitapları da unutmadım tabii, bir sürü de çamaşır. İşte böyle gidelim, olur mu? Bir kaç otel deneriz, kahvesi güzel, küçük balkonları olan. Sabahları sadece kurabiye yiyelim. Çok seviyorum ama kırmızı şarap da içmek istemiyorum artık. Akşamları çok sert one shotlar deneyelim, ben sarhoş olayım. Sen scotch içersin belki. Paketlerce sigara ve puro içmekten sesimiz kısılsın.Gidelim artık ne dersin... Ben çok sıkıldım... Gidelim...


Tom Munro with Passion

What photography really is, Tom Munro is... I am feeling passion for his colors, people and materials. He is from somewhere else.


Sometimes I want to be in his stories without any unease.





July 25, 2010

Teşekkürler Pazar


Utah, USA by Ernst Haas


Sıkılmak gibisi yok. En çok dinlendiren o ruhumu... Zaman durmuş bir su gibi. Kokular da öyle, sanki havada beklemede. Sıkılmak kendine getiriyor karmaşıklaşan aklımı. Uyuşuk ve pofuduk oluyorum. Bana ait olmayan rollerimden en uzağa kaçıyorum. Bugün ne kutsal bir gün ki sıkılabildim. Teşekkürler Pazar!



July 18, 2010

Dan Stafford

Dan Stafford's works amazes me. He is a 24 years old illustrator.

He lives and works in London. He is one of the coolest artists I've ever met. I love the way he goes!

Some more samples here. Bur for more here please.. You will be amazed.


Aradım. Ulaşamadım.


Telefonumun şarjı bitecek diye yeni bir fobim oldu. Artık her yere şarj aleti taşıyorum. Bulunmak mı istediğim yoksa aklıma düştüğü anda birilerini bulmak mı bilmiyorum. Korkuyorum galiba, kaybolmaktan ve kaybetmekten. Özgürce dolanırdık ya eskiden, şimdi hatırlayamıyorum o günleri. 90lardı. Kopuktuk ama bir telefon kulübesinde sıra bekleyecek kadar sabırlıydık. Jetonların yerini çoktan telefon kartları almıştı. 18 - 20 en fazla yaşımız. Kartının yettiği kadar konuşurdun işte. Kulübenin içi sana ait mahrem bir yer... Korku sınırı - aradığın telefon açılmazsa - ya evde değilse... Telesekretere not bıraktım mı hiç? Belki bir belki iki kez.. Evet ben de telesekretere konuşamayanlardanım. Boşlukta kendimle konuşur gibi ürkerim. En tuhafı utanırım. Neden utandığımın bir açıklaması yok. Bu aslında kameraya çekilmek gibi bir şey. İkisinde de aynı ürperti. Sesine ve görüntüne çeki düzen verme durumu. Neyse ki sms ve e-mail çıktı. "Aradım. Ulaşamadım. vs vs vs..."

Eve Yolculuk Çok Güzel

Eva Hesse - One More than One
Collection Naomi Spector and Stephen Antonakos

Ne güzel! İkimiz birlikteyiz ve trafikteyiz. Çok yavaş akıyor. Sanki sadece duruyoruz. Arabalar, arabalar, arabalar. Ve tabii ki kamyonlar, otobüsler, kamyonetler, motorlar. Yanımızdan geçen her arabaya bakıyorum. Mutlu yüzler çok az. Karanlık çökmek üzere, herkes suskun sanki. Arabaların içini duyar gibiyim. Sadece derin bir sessizlik ve motor sesi. Herkes diğer arabaların içine bakıyor. Başkalarının hikayeleri hep ilginçtir. Bilinmeyen bir hikayeye dahil olmak istiyor herkes. Merakla giriyorlar bizim arabamızdan da içeri. Gözler dolaşıyor içeride. Dinlediğimiz müziğe, arka koltuktaki sırt çantamıza, tenimizdeki tuza kadar didikliyorlar bizi. Saç diplerimizden ıslaklık çalmak istiyorlar. Emniyet kemerlerimizin arasından sızıp kalp atışlarımızı bile dinlemek istiyorlar. Camı kapatıyorum. Sigaram biteli çok oldu. Dışarıdaki gürültüyle birlikte meraklıları da camdan atıyorum. Trafik yoğun olsun ne olur ki... Biz birlikteyiz, ikimiz. Evimize biraz geç gideriz o kadar. Yolda durup sigara almalıyız. Tenimde güneş izleri. Eve yolculuk çok güzel...

Umut Ağacı

Ağlamaktan gözleri şişmişti. En kötüsü ağlanmış göze makyaj yapmak, bunu herkes bilir. Ama o bilmiyordu sanırım. Makyajını silmesini söyledim - beni dinlemedi. Silip buz koymalıydı göz kapaklarına. Ona Frida Kahlo'dan bahsetmek istedim. Umut Ağacı (Tree of Hope) tablosunun karşısında durmalıydı. Elinde bir torba buzla... Tek gözle bakmalıydı Frida'nın güneşine. Bir gözü buz gibi soğurken diğer gözünden yaşlar akmaya devam etmeliydi. Ama o makyaj yapmıştı. Altın sarısı kabarcıklar şeklinde gözüme takılıyordu şişmiş göz kapakları. Bu halde umut ağacından ona bir fayda olamazdı. Önce makyajını silmeliydi ancak sonra Frida'yı anlatabilirdim ona. Bilgisayarına bakmaya devam etti. Sağ eli tık tık geziniyordu mouse'ta, sol eli yanağında. Altın sarısı ona hiç yakışmıyor. Göz kapaklarındaki parlaklık beni deli ediyor, gözleri parlamadıktan sonra bu aldatmaca içimi bulandırıyor. Yanına yaklaşıp ekranına baktım. Magazin haberlerinden beyninin ağlamaya devam eden köşelerine birer doz enjekte ediyordu. Uyuşması onu iyi edecek. Akşama en sevdiği dizinin tekrarı var. Yarına bir şeyi kalmaz.

Mandolinli Kadın ve Yaz

Yaz bitmese. Bütün kumaşlarımdan kurtulmak istediğim kış arada bir görünse ama hemen ertesi gün yine yaz olsa. Böyle açmak istiyorum omuzlarımı soğuklarda. Mandolinli Kadın (Woman with a Mandolin) yazlık bir rococo bence. Sıcak pencereden görünürken içi buz dolu bir bardağa limonata doldurur birileri. Kanepede bolca yastık yok mu sizce de? Her renkten, boy boy yastıklar. Saten ve kadife. Bir de yuvarlak sehpalarda kristal kapları dolduran şekerlemeler ve kurabiyeler. Giambattista Tiepolo kumaşlarından kurtarıyor mandolinli kadını. Dayanamadım - bluzumun bir omuzlarından birini aşağı düşürdüm hafifçe. Yetmedi. Yaz bitecek gibi geldi. Gürültülü kışa kaç ay kaldı daha? Gürültüsüne rağmen kararlıyım - bu kış omuzlarım açıkta gezeceğim.

Diz Kapaklarım Çok Genç




Tenim ne kadar direnecek... Geçen yıl daha mı yeniydim? Eskidim mi? Oysa yenilenen zamanda ben de yenilenmedim mi? Gustav Klimt yüksek dozdan kanımda geizinirken kollarımı seyrediyorum. Karşımda sonsuzluk kadar eski/yeni Nude Veritas! Kollarımdan ellerime iniyorum. Hep vardı damarlarım. Mor. Ellerimin damarları yaşsız aslında. Tenim ne kadar direnecek? Kaç yıl? Ellerimde sabitlendi gözlerim. Nude Veritas! Şimdi çıplağım. Seyredecek ne çok yerim var bedenimde. Diz kapaklarım çok genç. Ayak parmaklarım da. O gün geldiğinde; tenim direnmeyi bıraktığında yatak odamda bir Nude Veritas reprodüksiyonu olsun istiyorum. Daha çok erken.
Related Posts with Thumbnails