Telefonumun şarjı bitecek diye yeni bir fobim oldu. Artık her yere şarj aleti taşıyorum. Bulunmak mı istediğim yoksa aklıma düştüğü anda birilerini bulmak mı bilmiyorum. Korkuyorum galiba, kaybolmaktan ve kaybetmekten. Özgürce dolanırdık ya eskiden, şimdi hatırlayamıyorum o günleri. 90lardı. Kopuktuk ama bir telefon kulübesinde sıra bekleyecek kadar sabırlıydık. Jetonların yerini çoktan telefon kartları almıştı. 18 - 20 en fazla yaşımız. Kartının yettiği kadar konuşurdun işte. Kulübenin içi sana ait mahrem bir yer... Korku sınırı - aradığın telefon açılmazsa - ya evde değilse... Telesekretere not bıraktım mı hiç? Belki bir belki iki kez.. Evet ben de telesekretere konuşamayanlardanım. Boşlukta kendimle konuşur gibi ürkerim. En tuhafı utanırım. Neden utandığımın bir açıklaması yok. Bu aslında kameraya çekilmek gibi bir şey. İkisinde de aynı ürperti. Sesine ve görüntüne çeki düzen verme durumu. Neyse ki sms ve e-mail çıktı. "Aradım. Ulaşamadım. vs vs vs..."
No comments:
Post a Comment