December 7, 2010

Ruhumun İçinin Rengi Roma'da

Rome
Roma sokaklarında bir renk aradım. Tarifi zor diyordum. Böyle içim gibi olsun. Yürüdüm, yürüdüm, buldum. bu renk işte içim, dedim. Kime? Kendime... Bir de sessizce sevgilime. Ellerimle dedim ona. O anladı. Yürüdük tekrar. Bir kadeh şarap için ne yesem... Fark eden şarabın rengi oldu o an. Kırmızı. İçim değil, şarap. Belki en sevdiğim risotto... Belki makarna. Az değil, yeterince pişmiş onun adı - al dente. Az pişmiş diyenler yemesin. 8 bazen 9 bazen de 11 dakikalık makarnalar üzerine denemeler insanı güzel şaşırtır. Deneyin n'olur.

İçimin rengi, şarabın rengi hazır. Makarnanın kıvamı da hazır - neyse ki burası İtalya. Ritm kendiliğinden gelir kulağa. Onlar konuştu ben dinledim. Şimdi desem ki sesli harfle biten kelimeler ruhunu esnetir insanın. Bir açık kapı bırakır. Girip başka bir ruha, katılasın diye karmaşasına ya da güzelliğine. Kulağımı dört açtım ben de. Girdim tanımadığım ruhların içine. Rengimi bıraktım onlara.

Pembe değil, turuncu hiç değil, yavru ağzı, somon, gül kurusu değil... Bu rengin adı = Ruhumun içinin rengi...

No comments:

Related Posts with Thumbnails