October 23, 2010

Beyrut 3 - Damağımdaki İz


Al Mayass Restaurant - Achrafieh - Beirut

Yediklerinin izi kalır - damağında - ruhunda - tam içinde... Bazen daha yemek gelmeden bir şeyler sinmeye başlar üstüne. Bir hava sanki ya da bir koku. Mekanın alışılagelmiş telaşı siner. Al Mayas'ın normal bir öğleniydi belki. Sıradan bir gündü çalışanlar için - şarabı seçen, salataya karar veren başlangıçlarda kararsızlık yaşayan müşteriler... Her şey bir öncekinin aynıydı. O aynılık sindi üstüme. Camın önündeki masada yerel şaraplarından istedik, salata tabouli. Mezelerde kararsız kaldık. Humus, muhammara, moutabel son karar. Kim bilir kaç müşteri aynını yaptı o gün yaptıklarımızın... Sıradan bir öğlendi Al Mayas'ın garsonları için - bizim için sıradışı. Vişneli kebap - sigara - şarap - aşk - sevgili - Ermeni mutfağının gülümsemesi... İzi kaldı ruhumuzda.


Albergo Hotel Beyrouth - Teras Garden - Achrafieh - Beirut

Yemek sonrası en güzel kahve manzaralı ve serin bir terasta içilir. Kakuleli türk kahvesi. İçim kıpır kıpır. Daha Albergo'nun asansöründe başladı heyecanım. Bu manzara nefesimi kesecekti, hissetmiştim. Ama önce o eski asansörden Osmanlı hatıralarını seyrederken nefesim kesilmişti. Sonrası sürpriz bir teras işte... Devasa bitkiler, bambu koltuklar ve kendimi Beyrut'a teslim edişim.



A Pita House in Hamra - Beirut

Yürümekten sızlayan dizlerimiz bir sokak pidecisinin tam önündeki taşlarda dinlendirildi. Zahterli ve nohutlu pide, yanında ayran. Ner'deyiz? Beyrut-Amerikan Üniversitesi'nin arkasındaki sokaklardan birinde, Hamra'da. Dakikada kaç pide satıldığını saymak istedim. Çok yorgunum, sayamayacak kadar yorgun. Yoksa 3 dakika sayar örneklemeden genellemeye kadar uzayabilirdim. Ucuz ve lezzetli, kuyruk var önünde. Ben ayranımdan son bir yudum alırken kuyruk yenilenmiş, tanımadığım yüzlere onlarcası eklenmiş.



Abdel Wahab Restaurant - Achrafieh - Beirut
 


Abdel Wahab Restaurant - Achrafieh - Beirut

Dediler ki Abdel Wahab - a must go... gittik. Kendimizden geçene kadar Lübnan mezelerine bulandık. Araklarımız buz gibi. Öğlen kafası yumuşattı esnetip büktü sohbetimizi. Ne konuşuldu masada hatırlamıyorum ama ne yedik aklımdan çıkmadı. Humus yine başrolde. Muhammaraya doyamıyorum. Bu kez salata fattoush... Kıtırlar ve turplar, semizotu, sumak, nane dilimin dört bir yanından gıdıklıyor. Seviyorum demek istiyorum. Düşünüyorum neyi desem diye... Her şeyi - diyorum içimden... Şu anda sanırım her şeyi seviyorum. Böyle çarpıyorsa arak insanı, hep çarpsın. Kıbbeh söylüyoruz, içli köfte yani.. Ben yiyemiyorum, vejetaryenler sadece izlesin diyor içimdeki ses.. İzliyorum. Ne güzel yedi... Ama bir balon gibi patlayacaksak sanırım üzerine eklediğimiz tatlılardan olacak. Labneli bal, fıstık ezmesi şefin bizim için seçtiği 'something local' kontenjanından. Karpuz ve kavun ise her masaya tepside giderken bize de uğruyor. Şimdi biraz Aşrafiya'da yürümek lazım.



Place De L'Etoile - Downtown - Beirut

Yollar döner dolaşır Downtown'a çıkar. O kadar güzel ki burada çan seslerini dinlerken şarap içmek. Kadehim buzlu bir kadeh viskiyle havada buluşuyor. Tatile kalkıyor kadehler. Tam arkamda katedral, ruhumu temizlemeye gireceğim birazdan içeri. Önce havuçlar, kabak çekirdeği, yer fıstığı. Biraz daha şarap, biraz daha akşam üstü serinliği. Turistler Nejmeh Meydanı'nda fotoğraf makineleriyle görünmeye başladı. Ne çok Japon geziyor dünya üzerinde. Her Japon'un kamerası var mıdır? Kaç kişiye bir kamera düşüyordur? Ya da bir Japon'a düşen kamera sayısı nedir? Bir yudum şarap daha, yanında Davidoff super slims. Bir yudum daha, bir yudum daha... japonlar katedralden çıkmak üzere. Ezan sesleri, askerler, yeni bir turist grubu, gelenler, gidenler... Hava karardı, içim hala aydınlık.



Al Mandaloun Sur Mer Restaurant - Biel Area Downtown - Beirut

İstanbul'a dönünce en iyi fattoush salatası yapan olunacak! Yerken malzemeler beyne kazındı. Al Mandaloun kadar şık servis edilecek. Buraya gelene kadar öğle güneşinde uzun uzun yürüdük. kime sorduysak sanki 3 metre ilerideymiş gibi 'düz gidin' dedi. Öyle yaptık, vazgeçmek için çok geçti. İyi ki de inatla yürümüşüz. Biel Area, Downtown'ın deniz tarafında. Karidesin jumbosu, humusun kıvamlısı, kalamarın çıtır çıtır hali burada. Tabii ki buz gibi arak. Nedense burada insanlar öğlen yemeğine saat 3 gibi geliyor. Önümüz arkamız, sağımız solumuz doluyor. Balık Hamur... En son Bahreyn'de yemiştim hamur balığı. Tekrar karşılaşmak bana 'şükran' dedirtti. Denize karşı dilimde yine o his... Bir Arap ülkesindesin - tadı. Bir tabağın içinde gelen bütün  domates, biber, havuç, çiğ kabak ve çiğ karnabahar yine gülümsetiyor beni. Bir de gelen tüm türk kahvelerinin 'sade' olmasına ve yanında poşet şekerlerin gelmesine gülümsüyorum. Başka neye mi? Tam 11 çeşit tatlının ve yine tepsi dolusu meyvenin masaya gelmesine. Beyrut = yemek.

Al Mayass
Albergo Hotel Beyrouth
Abdel Wahab
Place De L'Etoile
Al Mandaloun Sur Mer

No comments:

Related Posts with Thumbnails