Trinity - Istanbul Modern Art Gallery Lounge - September 29, 2007 |
Gördüğün, yediğin, giydiğin, söylediğin, baktığın, korktuğun, sevdiğin, uzak durduğun değişir; bu da zaman işte. En fazla 10 yıllık filmleri izleyebiliyorum artık, hatta bazen 5.. Eskiyor dil ama ondan değil benimki.. Nedense dayanamıyorum ahizeli telefon, tüplü televizyon görmeye. Filmlerde. Eski çok eski arkadaşlıklara da tahammülüm yok. Anı biriktirmek, hatırlayıp hatırlayıp kurutmak da içimi çekiyor. Bayat kurabiye gibi dilini kesiyor insanın eski anılar.
Bir de güzel eskiler var, sevdiğim. Eski binalar. Eski güneş gözlükleri. 70 lerin yeşil koltukları. 80lerin müziği. Herkes haksızlık eder 90lara, ben mesela "alternatif" çabasını severim 90ların.
Yeni ve füzyon ilgimi çekse de çoğunlukla, bir de eski yöntemler var sevdiğim. Kekte tarçın olması, hastayken çorba içmek gibi.
Zaman eskitiyor, ayıklıyor, yenisini çıkarıyor karşımıza. Zamanla birebir karşılaşmayı deniyorum yine de. kahvaltıda turşu yiyorum. Vodkamın içine zencefil ve acı biber ekliyorum. En son değil, ilk başta ayakkabılarımı giyiyorum. Rastlantılarla büyük beklentiler içine giriyorum. Saksılar neden salata tabağı olmasın ki diye düşünüyorum.
Zaman geçiyor mu gerçekten emin değilim.
No comments:
Post a Comment