Nevizade - Beyoglu - Istanbul |
İyi ve kötü arasındaki çizgiyi çektim parmağımla. Kalın geldi. bir de kalemle denedim. Hala kalındı. Aldım elime bir jilet, eh işte. Kalsın böyle ama dedim, çok çok çok daha ince. Görmezsin aslında sen o çizgiyi. Var derler de ben çoğunlukla yok bile olabilir derim aralarında bir çizgi. Anlamsız mı geldi? Boşver. Sen içindeki çizgiden bile habersizsin. Şöyle zikzaklar çiziyorsun hep. Bazen bile bile kendi iyinin sınırlarına sokuyorsun kötünü. Çizgine tecavüz edebiliyorsan sana ne ki benim görünmez sandığım çizgimden.
Akşam olunca bak etrafına. Her yerde ama her yerde görünmeyen çizgiler var aslında. İyinin sınırı, kötünün sınırı ve bir de insan olmanın sınırsız düz zemini... Bir yudum versene şu birandan. Benimki kaynama kıvamında.. İşte bu kadar çabuk ısınır biralar. Zaman da öyle geçer, başkasının birası hep soğuktur sanki.
Sen kimsin aslında biliyor musun, canımı fena halde sıksan da çoğu zaman sallamadığım sokaktaki milyon taneden birisin sadece. Kapkalın ama çatal çatal olmuş çizgilerinle giremezsin sevdiklerimle yaptığım sohbetlerin içine. Bana benzemesen de, seni anlamak için genelde susuyorum ve dinliyorum seni. Bazen bir kadınsın, bazen bir erkeksin, bazen hayatını çoktan eskitmiş birisin, ne garip ki çoğunlukla çok da gençsin. Öylesin ya da böylesin ama asla ben değilsin.